4 Ocak 2013 Cuma

ÖMER ALLAHVERDİ'NİN SEMPOZYUMA SUNACAĞI "HİKMET KIVILCIMLI'NIN DİNE YAKLAŞIMI VE ANTROPOLOJİK PERSPEKTİFİN ÖNEMİ" BAŞLIKLI YAZISI

Hikmet Kıvılcımlı’nın Dine Yaklaşımı ve Antropolojik Perspektifin Önemi

Özet

Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın Türkiye sosyalizmine olan katkısının gerek yapmış olduğu çalışmalar gerekse de bu çalışmaların özgün niteliği göz önünde bulundurulduğunda yeterince anlaşılamadığı ve hak ettiği ilgiyi yeterince görmediği tespitinde bulunmak sanırım yanlış olmaz. Doktor’un vülger-ortodoks marksizmin popüler düşüncelerini sorgulaması ve mümkün olduğunca Türkiye tarihi ekseninde değerlendirme girişimi oldukça önemlidir. Bu önem doğrultusunda, bu çalışma Kıvılcımlı’nın dine yaklaşımını merkeze alan ve bu yaklaşımın gerek ön plana çıkardığı kavramlar gerekse de dine yönelik tespitler açısından bir inceleme gerçekleştirmeyi hedeflemektedir.

Bölüm 1

Genel olarak Din - Siyaset İlişkisi ve Antropolojik Katkı

Antropolojik araştırmaların ortaya koyduğu üzere, yerli toplulukların tümüyle dinsel bir kuruluşa sahip olduğunu ve dinsel biçimde düzenlendiğini, toplumsal işleyişin buna göre şekillendiğini söylemek durumundayız. Bu toplulukların işleyişine ilişkin özellikleri genel bir soyutlama üzerinden değerlendirecek olursak siyasete ilişkin; tümüyle modern bir bakış açısıyla şekillenmemiş, liberal ya da devletçi- muhafazakar bir bakış açısını meşrulaştırma çabası gütmeyen,  bir tanım yapabilmenin önünü açabiliriz. Buradan hareketle öncelikle siyasetten ne anlamadığımıza belirtelim. Siyaseti, sadece yöneten- yönetilen ilişkisinden, insanların çatışan çıkarlara sahip olduğundan, eşit olmadığından, doğasının kötü olduğu varsayımından, dost- düşman ayrımının belirlenmesinden, sınırlı olan kaynakların paylaştırılması sorunundan hareketle açıklamadığımızı ortaya koymak gerekir. Bu gibi tanımları siyasalın kuruluşundan çıkardığımızda, elimizde bir topluluğa içkin olan bir kuruluş faaliyeti kalmaktadır. Dolayısıyla siyaset öncelikle bir toplumun nasıl toplum olduğuyla ilgilenir. Bir toplumda siyasal olanın tespiti ise, toplumun toplum olmaklığını mümkün kılan “şeylerin toplamının analizinden” ve bundan dolayımlanan ilişkilerde aranmalıdır. Ancak bu biçimde, tüm farklı insan topluluklarını kapsayıcı evrensel bir siyaset tanımı yapılabilir.  Bu aynı zamanda, günümüz toplumlarına ilişkin daha tutarlı bir siyasi kavrayış üzerinde ilerlemek için de geçerlidir. Siyasal olana dair böyle bir kavrayış,en başta dikkat çektiğimiz bir husus olan, kavramların iç içe geçmesinin ve yarattığı anlam karmaşasının çözümlenmesine ilişkin yardımcı bir rol oynaması bakımından önem taşıyabilir.

Antropolojik Katkı

Rene Girard, Durkheim’ın dine ilişkin yaklaşımını “çağın en büyük antropolojik sezgisi” olarak nitelemekte haklıdır. Gerçekten de Durkheim’ın “Dinsel Yaşamın İlk Biçimleri” isimli eserinde ele aldığı haliyle, dinsel tapınımın esasen topluluğun kendisini onaması şeklindeki değerlendirmesi; çeşitli eleştiriler almakla birlikte hala önemini korumaktadır. Durkheim’ın bu yaklaşımı, bir topluluğun kendisini topluluk olarak nasıl onadığına, nasıl var ettiğine dair derinlikli bir kavrayış sunmaktadır. Durkheim’ın bu görüşü, siyasal antropoloji literatüründe de önemli ölçüde sahiplenilmiştir.
Topluluğun ontolojik olarak kendisine dışsal bir kurucu ilke (Yasa) ile oluştuğu düşünüldüğünde Durkheim’ın yaklaşımı bir kez daha önem kazanmaktadır. Bu çerçevede, Marchel Gauchet’den hareketle, topluluk ile ilkesi arasındaki “mesafe”ye yerleşen şeyin kendisi “din”dir denilebilir. Gauchet’ye göre bu mesafeye dinden sonra ‘devlet’ yerleşecektir. Devletli toplumların siyasal evrimleri bu görüşü tarihsel olarak da doğrulamaktadır.
Durkheim’ın tezi ekseninde gelişen literatürün büyük bir bölümü bu tür sorularla uğraşmayı sürdürmektedir. Dinin toplumla olan temel bağlantısını bu şekilde ortaya koyan çalışmaların ardından ilkel topluluklarda siyasal olanı teşhis etmeye çalışan antropologlar büyük ölçüde dinsel olan ile siyasal olanı ayrıştıramamış hatta ve hatta neredeyse Evans Pritchard ve Fortes’in çalışmalarına kadar “ilkellerin” siyasallıkları şüphe altında kalmıştır. Bunlar tümüyle gelişmemiş ve gayri-siyasal topluluklar olarak nitelendirilmiştir. Oysa, siyasal antropoloji alanında ilerleyen literatür siyasal olarak tanımlanabilecek toplumsal fenomenlerin, aynı zamanda toplumsal, aynı zamanda dinsel veya ekonomik vs. şeklinde açıklanması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu düşünceyi hem ilkel hem de modern toplumları kesecek şekilde olgunlaştıran isim ise ünlü Fransız antropolog Marc Auge olmuştur. Marc Auge, toplumsal fenomenlerde, az önce ilkeller için bahsi geçen üst üste binmeleri ve iç içe geçmeleri modern toplumlardaki fenomenlerde de tespit edilebildiğini ileri sürmüştür.
Antropoloji aynı zamanda farklı kültürlerin farklı tarihsel evrelerde yaşadığı çeşitlilikleri ve bir kültürün diğer bir kültürle karşılaştığında gösterdiği “reaksiyonları” derinlemesine inceleyerek, bugünün “gelişmiş” toplumlarındaki dinsel “sorunları” anlamada önemli bir katkı sunmaktadır. Kültürlerin farklı tarihsel evrelerde birbirleriyle ne durumda karşılaştığı ve birbirlerinden nasıl beslendiği ve nasıl değiştiği hususunu dikkate almamızı hatırlatan antropoloji hem incelemelerin tarihsellikten kopmamasına hem de farklılıkları nasıl tutarlı bir biçimde değerlendirebileceğimize dair bir perspektif sunar. Buna Alevilik üzerinden bir örnek verilebilir. Örneğin, Eski Türk toplumlarındaki şamanlığın İslam’la karşılaştığında karşılıklı olarak birbirini nasıl etkilediği ve dönüştürdüğü üzerine tutarlı bir değerlendirme yapmak istediğimizde, bahsi geçen “dinlerin” statik yapılar olmadığına dikkat çeken bir antropolog kaygısına ihtiyaç vardır. Genellikle din ve siyaset üzerine yapılan çalışmalarda, ele alınan dinlerin tarihleri olmayan ve sadece belirli kurallar ve pratikler halinde kurumsallaşmış statik anlam kümeleri olarak ele alındığı görülmektedir.

Kıvılcımlı’nın yaklaşımı

Bu inceleme için merkeze alınan çalışma Doktor’un “Dinin Türk Toplumuna Etkileri” metnidir. Bu metnin tercih edilmesinin ilk sebebi Doktor’un dinin toplumla olan ilişkisi üzerinde öncelikle Tarihe verilmesi gereken önemin metnin hemen her yerinde hissettirmesi olmuştur. Din konusunun Tarihle içinde ele alınması, yalnızca sosyalizm için değil din üzerine yapılan bilimsel incelemeler için de özellikle “özcülük” tehlikesinden kurtulmayı sağlamaktadır. Dine yönelik “özcü” yaklaşımlar, yalnızca bir dinin tarihsel süreçte nasıl bir dönüşüme uğradığını değil, aynı zamanda dinler ve toplumlararası ilişkilerin birbirini dönüştüren yönlerini görmemizi engeller. Özetle özcü yaklaşımların yaptığı, bir dinin Tarihin belirli dönemlerindeki hallerinin bir kurgu ile birleştirilmesi ve bu şekilde tarihlendirilerek tarihsizleştirilmiş olması olarak ifade edilebilir. Bu nedenle Doktor birçok incelemesinde dinin toplumla olan etkileşimine öncelikle titizlik göstermiştir.
İkinci olarak, ilkel komünal toplumlarda din ve toplum arasındaki ilişkinin birbiriyle bütünleşen ve karşılıklı etkileşim içersinde olduğuna dair yaklaşımıdır. Doktor bu yaklaşımı sayesinde, ilkel dinin yalnızca toplumsal ilişkilerin bir yansıması olmadığına dair klasik Marksist algıyı da bertaraf etme girişimindedir. Bu girişim Kıvılcımlı’nın, marksizmin dinin toplumsal işlevi ve anlamı üzerine düşünmesi gerektiği üzerine bir sağlam bir yol açma girişimi olarak okunmaya açıktır. Ancak bu girişim, Kıvılcımlı’da dinin tam anlamıyla kendine has değeriyle ele alındığı anlamına gelmemektedir. Fakat bu gerilim Kıvılcımlı’nın din üzerine yapmış olduğu değerlendirmelerin hemen tümüne sirayet etmiştir denilebilir.
Üçüncü olarak, bu çalışmada Kıvılcımlı’nın dine ilişkin yaklaşımını devlete olan yaklaşımı ile karşılaştırmanın önemli olduğu düşünülmektedir. Klasik marksizmin devlete olan araçsal yaklaşımını bir nebze esnetmeye çalışan Doktor’un çabaları kesinlikle kıymete değerdir. Bu bölümün tezine göre, Kıvılcımlı’nın aslında dine anlama çabasının, onun devleti anlama çabasına önemli bir ön hazırlık görevi gördüğüdür. Doktor’un devlet tözcülüğünden kaçınması, onun dinin özellikle ilkellerle ilgili boyutlarını daha tutarlı bir biçimde anlamasına yol açmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder